Sayfalar

2/07/2012

Tabasco Sos

bir varmış bir yokmuş...
istanbul da, bir plazadaki restoranda çalışan bir garson kız varmış. aynı plazada, büyük reklam firmalarından biri varmış ve bu firmada çalışan pek çok genç beyin de varmış; neşeli tipler de varmış, garip alışkanlıkları olanlar da varmış. reklam ve medya alanında çalıştıklarından büyük ihtimalle pazarlama stratejileri konusunda bir takım bilgi ile donatıldıklarını düşünmek hiç de yanlış olmazmış. bu çocuklar, bol bol tabasco sosu kullanırlarmış, pek severlermiş tadını.
bir gün çok yağmur yağmış, hüngür hüngür ağlıyormuş gökyüzü! sanırım onun da bilinçaltındaki büyük buzul kütle, yazları, küresel ısınmanın da etkisi ile eriyerek ana karadan kopmaya başladığı için sanırım, depresyon belirtileri ancak kışın kendini gösterdiğinden kışları gökyüzü uzuuun uzuuuun ağlarmış. işte öyle yağmurlu bir günde, restoran tıklım tıklım doluymuş çünkü gökyüzünün tuzlu gözyaşları insanları eritecekmiş gibi korkarmış insanlar ve en yakın yerde karınlarını doyurmak isterlermiş.
tıklım tıkış dolu salonda, bir oraya bir buraya koşarak sipariş alıp, yemekleri masalara ulaştırmaya çalışırken bizim garson kız, garip istekleri de karşılamak zorunda kalırmış:
- nişuaz salata istiyorum ama lütfen patates olmasın, onun yerine kaparisi bol olsun
- ben kapris istiyorum ama lütfen ekstra fesleğen sosu koyun ama zeytinyağı olmasın,
-ben penne arabiata istiyorum ama lütfen ekstra kuru domates olsun, ama zeytin olmasın, ama parmesan da isterim, bi de tabasco sos lütfen.
peki efendim, peki, tabii ki ...
ama, usta usta, yani hayatta da usta olan usta aşçı, bütün garsonlardan gelen bu garip isteklere artık dayanamaz olup, bazen hıncını garsonlardan çıkarırmış. ama her daim orada olan patron da, müşteri memnuniyeti odaklı çalışma istediğinden, ve garsonlar, ustalar kadar para kazanamadıklarından bahşiş toparlayabilme derdinde olduklarından, bu isteklerin yerine gelmesi önemliymiş.
neyse, lafı uzatmamak lazım çok;
tabasco sos mu? her haftasonu, bütün acı sos şişelerini, kendi elleri ile, aynı büyük 5 litrelik sos bidonundan dolduran kız, yine de üzerinde tabasco etiketi taşıyan minik cam şişeyi aramış, aramış, aramış ama bulamamış... sonra, herhangi bir acı sos şişesini götürmüş ama pazarlama konusunda eğitim almış olan genç insan "ben tabasco istedim" demiş. ama kız tabasco şişesini bulamadığı için, adamın kulağına eğilmiş ve demiş ki "bir sır vereyim size: her hafta sonu bütün sos, ketçap ve mayonez şişelerini kendi ellerimle dolduruyorum ve sizi temin ederim, bütün soslar aynı, bir farkı yok". genç adam, peki deneyelim demiş, dökmüş sostan ama beğenmemiş tadını. ve demiş ki, "bana tabasco getir, o farklıydı, dün yedim biliyorum!"
hımmmm... bazı insanlar çok tahammüllü olurlar. ben bunun nedeninin, hayatlarında çok tahammül etmek zorunda kalmamalarına bağlıyorum. çünkü herşeyin bir sınırı var ve sınırı aşınca bitiyor olay.
neyse ki kız henüz o kadar tahammülsüz olmadığından "peki efendim" demiş ve bu konu üzerinde başka bişi yapmamış. zaten çok yoğun bir servis saatiymiş. ve günler böylece geçip gitmiş.
zamanla, kız başka işlerde çalışmış, daha çok para kazanmış... sonra kendi ürünlerini tasarlamış. ama içinden bir etiket yapmak gelmemiş hiç...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder