Sayfalar

11/13/2022

boşluğa düşmek

üstünde durduğum zemin kaydı, sevgilimle beraber evim, kedilerim ve köpeğim, bahçem ve çiçeklerim, arkadaşlarım, geleceğim, geçmişimle beraber uzayda bilmediğim noktalara doğru uçarlarken kim ne yöne gitti, nereye doğru gidecek bilemezken, 


zaman büküldü: o, geçmiş, gelecek ve bugün, karışmış ince bir altın zincir gibi çözülemez hale geldi ve patladı…


düşmeye başladım…

ilkin inanmadım düşüyor olduğuma, bunu korkulu bir rüya sandım. sonra olanları tekrar tekrar hatırladım ve anladım gerçekten düşmekte olduğumu. o kadar hızlı ve büyük bir düşmekti ki bu, kendimi atmosferden geçerken yanan bir meteor sandım. 


çırpındım, debelendim, yoruldum, kendimi ‘düşmek olmaya’ bıraktım. o zaman yanan meteorun gönlümün ortasından içimi yakan acı olduğunu anladım.

- ‘yanarak geçiyor içimden ve geriye yanık boşluk kalıyor!’ dedim. 


hayatın anlamını kaybetmek kadar yoğun bir hissi vardı boşluğun.

- ‘boşluğu anlamla ve kendimle doldurmalıyım’ dedim. 

- ‘boşluğu zamanla ve kendinle dolduracaksın’ dedi biri.

- ‘zamanı yaşayarak lif lif ayıracaksın, gözyaşlarınla iyice ıslatacaksın ki yumuşayacaklar’ dedi. 

- ‘sonra kızan yüreğinin ateşi ile kurutacaksın onları, ne çok ıslak, ne çok kuru. zamanın lifleri olduğu için anın geldiğini bilecekler ve artık kızmayacaksın. ’sadece anda kalıp yaşayarak aldığın liflere artık yeni anılar dizme zamanı gelmiş olacak, tane tane, boncuk boncuk’ dedi.

- ‘o renkli boncuklarla bezediğin iplerle öreceksin içindeki boşluğu.’ 


ailemi ve arkadaşlarımı seçebilmeye başladım gözlerimdeki sisin arasından, adımı çağırıp sesleniyorlardı. seslerini duydum uzaklardan ve yakınlardan: çağrılarıyla düşmeyi yavaşlatıyor, çarpmak yerine konmak için yol göstermeye çalışıyorlardı. tutundum seslerine ve ellerine, yardım ettiler anda kalarak yaşadığım kısa zamanlar kazanmama. kazandığım zamanlardan toplamaya çalışıyorum lifleri ince ince, henüz çok güçsüz, çok kırılgan, narin ve kısalar. onların ellerini tutuyorum her fırsatta, içime doldurdukları şefkatle dingin anlar iliklerimi okşuyor. kendimi hatırlıyorum. yine de zaman zincirinin patlayan parçaları düşüyor ellerime, gözyaşlarım dökülüyor liflerin üzerine. kırılan zaman zincirinin parçalarını eritiyorum kalbimin sıcağında, sevgi ve şefkatle, andan topladığım liflerin içine ince ince işliyorum onları. eski zamandan kalan parıltılar da olmalı örgümde…


- ‘hiç olmayacak, hiç kapanmayacak gibi acıtıyor’ dedim. 


- ‘bunun tek yolu, zamanda kendini bulmaktan, kendini zamanla eğirmekten ve yeniden ve yeniden örmekten geçiyor’ dedi. 


- ‘biliyorsun, bildiğini biliyorum, bunun tek yolu bu’ 

- ‘biliyorum. bu defa kızgınlıkla ve öfke ile değil, sevgi ve şefkatle öreceğim’ dedim.


içimdeki boşluğu öreceğim. gözyaşı, acı, zaman, zamanın kırılan altın tozu parçaları ve kendimle öreceğim. sesiyle adımı çağıranların sesini, elimi tutanların ellerini şefkatle sararak öreceğim kendimi.


- ‘konacak, uçacak ve tekrar konacaksın. sen düşerken, konarken ve uçarken hep yanında olacağım’ dedi…