Sayfalar

9/29/2012

GOLGE GOLGE SOYLE BANA!

ben herşeyim ve herşey bense, yani aslında ben diye bişi yoksa, bütün varsa bir tek, şimdi bunu okurken elini başının üstüne götürüp kafanı kaşıdığını düşündüğüm için ben şimdi, sen okurken, sen de elini başının üstüne götürüp kafanı, en olmadı burnunu kaşıdın mı?

bi sayı tut içinden. gerçekten! yazının sonunda söyleyeceğim sayı mı acaba tuttuğun sayı?

farkeder mi? gerçeklik nedir? gözlemci gerçeği gözleyebilir mi ki? gözlemci gözlemeye başladığında algılar da değişmez mi?

ged'in gölgesine sarılması... ama ondan önce ondan korkması, büyüklerinin onu saklaması gölgesinden, sonra korkuyla beklemesi, beklemekten vaz geçip peşine düşüp araması, yanında gelen arkadaşının şefkati ve sonunda hiç kimsenin algılamadığı bir gerçeklik içinde onu bulması, ona sarılması ve artık "bütün" bir insan olması...

mükemmellik kavramını tanımlayan iki şey söyle deseler, bir onun öyküsünü, ikincisi de bruch'un keman konçertosunu söylerim şimdi... şimdiki algıma göre... yarın başka bişi söyleyebilirim tabii ki, bu hakkımı her zaman elimde tutmak isterim...

------zorlamak ve zorlanmak... bir işi zorla yapmak ya da zor olan bişiyi yapmak çok farklı şeyler. kendimi pek çok konuda bişiler yapmaya zorlanmış hissediyorum. zorunda olmaktan ötürü. bazen gönlümüzün aktığı şeyler konusunda kendimizi daha çok dinlesek hayatın daha akışkan ve berrak olacağını düşünmekten alamıyorum kendimi. 

zorlamak istemem kimseyi. en kötüsü, birisini bir konuda bir şeyler yapması için zorlamak zorunda olmak... bu şöyle bişey: beraber yol yapmak için sözleştiğin birini yolda seninle sağ kalabilmesini sağlamak için üstüne düşen şeyleri yapması konusunda zorlamak... insana sorumluluk yükleyen ve zor yapılan aynı zamanda istenerek yapılmayan bir iş... herkes istedediği şeyi yapsa-yapmasa, hiç kimsenin zorlanması gerekmez ve zorlama olmaz hiç bir şey... ama yolda gidilebilmesi için yapılması gereken asgari şeyler varsa, paylaşılması gerekmez mi? en azından öylesi bir durumda olanları ve sonuçları kabul etmek daha kolay olabilir belki...-------

şimdi de herşeyin böyle olmuş olmasının bir nedeni olsa gerek diye bakıyorum... "olan" şeyler kendince olup bitiyor işte. koca evren dönerken bir insanın başına gelen şeyleri hiç umursamıyor bile... hem zaten "iyi ki böyle olmuş" diyoruz ya, "olanı" kabul etmek ve yola devam etmek gibi görünse de, aslında çok ikiyüzlü buluyorum... çünkü öbür türlüsü olsa ona da iyi ki öyle olmuş derdik... çünkü eninde sonunda bizi mutlu edecek taraftan bakmayı becerebilen yaratıklarız. 

peki bu gerçekten mutlu olmak mı yoksa teselli bulmaya çalışmak mıdır?

hiç de bile "iyi ki böyle" olmadı! hiç bi zaman bişilerin sonunda kötüsünü isteyerek yapmayız... yani kötü veya iyi de algımıza göre değişir ama kötü olduğunu düşünmesek aslında, iyi ki böyle olmuş da demeyiz yani değil mi? aslında güzel umut dolu hayallerle yaparız birşeyleri, kendimizce bir takım anlamlar yüklemişizdir yaptıklarımıza... uzun soluklu emek dolu yol sonunda, istenmeyen son geldiğinde ise, sanki bu olan şeyler hiç dokunmamış, rahatsız etmemiş gibi "iyi ki" deriz.

hayır yav, "iyi ki böyle" olmadı! kötü oldu işte! belki bazen derdimizi dinliyormuş gibi yapan, paylaşıyor görünen birileri söyler bize bunu... aslında daha derinlemesine inerek tokatlamaya cesareti yoktur da, iyi ki diyerek geçiştirmek ister... ya da yaran taze bir de ben deşmiyim der alttan alttan...

iyi ki demek riyakardır, samimiyetsizdir, aldatandır ve egomuzun aklımızla elele tutuşup gözümüzü kör ettiği, herşeyi geçiştirdiğimiz yerdir.

iyi ki diyerek geçiştirdiğimiz şey yaşamımız ve yaşama kattığımız anlamlar halbuki... geçiştirmek istemiyorum bunu... çocukken yaşadığımız travmalar bizi şekillendirdiği için "iyi ki" denemez... büyürken aldığımız yaralara sonunda öğrendik diye "iyi ki" diyemeyiz. koca insanlar olduğumuzda yaptığımız hatalara ya da başımıza açılan işlere "iyi ki" denemez... bebek düşünce "iyi ki" nasıl denir? dedim işte! halbuki olanı oturup hakkını vere vere irdelemek ve acısını-yasını yaşamak gerek... iyi ki diyerek görmezden gelmek mutlu etmez çünkü gerçekten, anlık teselli verebilir ancak... sonunda, gerçekten sindirdiysek belki nötr bir sesle şöyle diyebiliriz "böyle oldu". tuttuğun sayı ya üç ya da beş olabilir bence... 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder