Sayfalar

2/07/2012

nerden çıktı şimdi bu!

bazen kafamın içinde jimnatsik, klasik deyimi ile, kültür fizik yapan birileri varmış gibi.

ama bu birileri, normal şartlar altında bir jimnastikçinin olması gereken zerafete, disipline ve inceliğe sahip olmadıkları gibi, disney in fantasyasındaki, bale yapan hipopotomlar misali, bir oraya bir buraya zıplayıp, beyinde "sürekli gürültüye" neden oluyorlar. azıcık bile tayfbilim bilgisi olan arkadaşlarımın da rahatlıkla anlayacağı gibi, arkaplandaki bu gürültüyü eleyip, gerçek veriye ulaşmam gerekmekte. fakat bu öyle sanıldığı gibi kolay olmayabiliyor.

ben de dedim ki, belki bu gürültüyü biraz incelersem ve değerlendirirsem, belki uzaaaaak ve sürekli ışıyan bir cisme ulaşırım bilincimin altında saklanmış kara gölgelerde :)

mesela, pek çok insan allah ya da tanrının ne olduğu yönünde pek çok fikre sahip olabilir:

1- kimisi kudretli, kası gücü yerinde, dev bir adam çiziyor

2-  elini her eriğe uzattığında (tolstoy-erik çekirdeği) kallavi bir tokat yeme korkusu ile hayatı yaşayan insanların, korkunç tanrı figürü, 

3- manasız hayatın sevgi dolu tonton dedesi,

4- insanüstü güçlere sahip olup, nedense hala insan hırsı, kıskançlığı ve hatta psikopatlığı ile insanlara işkence eden tanrılar

fln fln fln....

benim için inanılamayacak kadar görünmez olan bu kavramın, inanabileceğim kadar gerçek ve mümkünse 3. şıktaki gibi olmasını isterdim.

sonra, öyle olsaydı, bence noel baba da peygamber olurdu, çünkü isa gibi, onun genlerinden gelmesi gerekirdi bukkadar iyi yürekli ve niyetli olması için :) bu durumda şık 4 ile de birazcık girişim yapmış olması muhtemel beynimdeki tanrı hücrelerinin.

belki de beynimizde gerçekten tanrıya inanmayı sağlayan bir bölüm vardır, ama mutant olmam nedeni ile o kısımda düzenleme yapılırken, onun yerine, kan pıhtılaşma katsayısının artılıması gerektiği öngörülüp, bu bölüm es geçilmiş olabilir.

-------------------------------------------------------------

bir de ölüm konusu var :) en çok bu yüzden inanmak istiyorum bir dine. bir insanın tamamen materyalist olabilmesi için, deyim yerindeyse "kaygılarını" aldırmış olması gerekmez mi? hatta içgüdülerini? yani demek istediğim, ölümden kim korkmaz ki? sonrasından? ben korkarım şahsen, bu da beynimin sadece inanmaya yarayan yerlerinin değil, belki de başka bir yerlerinin de es geçilmiş olması sonucu, ilkel iç güdülerine fazlasıyla yenik düşmesinden olabilir.

okumayı çözdemezden hemen önce izlediğim belgeselde gösterilen kafatası ve kemik buluntuları ödümü koparmıştı! "işte bu olcaksın, sonun bu işte! hiç bişey kalmıycak senden geriye kemikten başka!" belki de tüm günah o belgeseli çeken adamındır! :) :) iki gün sonra "bugün" ve "omo" kelimelerini okumuştum, çok net hatırlıyorum!

------------------------------------------------------------

peki din, insanın hangi eliyle ne yapıp yapamayacağına nasıl karar verir? solak olduğum için saygın aile büyüklerimizin bir takım zorlamalarına maruz kalarak, sonunda bıkmıştım. ama onları kendi silahları ile vurup, tatmin olmuştum çok:

"sağ elinle yaz evladım, sol elle yazılmaz" sanki kutsal kitap yazıyorum, altı üstü "ali topu at" yazıcam, elimden daha da pis  deftere, aça aça bir günde bitirdiğim kurşun kalemle. "sağ elinle daha iyi yazarsın" " melekler de yarım eder sana" " bak sol elinle ne kadar çirkin yazıyorsun" fln bişiler diyolardı sürekli. sinir oldum. aldım defteri gittim, sol elimle özene bözene yazdım, güzelce. sonra gittim, gösterdim dedim ki "aaa, evet sağ elimle daha güzel yazıyormuşum". onlar da inandılar "bak gördün mü, daha güzel oluyor " fln gibi bisiler dediler. çok salak bi çocuk muydum acaba ben, yoksa cidden inanmışlar mıydı bilmiyorum ama, inandıklarına inanıp, "peh peh peh, ben biliyorum bi tek gerçeği, sizi ahmaklar" diyerek pek gülmüştüm kendi içimden.

evet, hayatımda iki insandan duydum şunu

"herkes aptal, bi sen akıllısın zaten", "herşeyin iyisini sen biliyosun zaten"

demek ki ta çocuktan varmış. ama sadece iki zeki insan anlamış... :)

----------------------------------------------------------

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder