Sayfalar

3/28/2015

karı dırdırından kurtulmanın en kolay iki yolu



















hep çok itici bulunan, çoğunlukla "çok konuşan ve kafa ütüleyen" kadınların gerçekleştirdiği eylem. hatta öyle ki bir xsözlükte "bir kadının yapabileceği en büyük hata" yazıyor.

erkekler hep şikayet ediyor "dırdırından bıktım", "ne bu dırdır?"

ey sıkılgan adamlar, sizlere dırdırdan kurtulmanın en kolay yolunu sunuyorum, iyi dinleyin!

iki basit yöntem vardır dırdırdan kurtulmak için: birincisi sevgiliniz olan kadını duymamaya, anlamamaya çabalamak için harcadığınız enerjinin bir kısmını önce kendinizi sonra karşınızdaki insanı anlamaya çalışarak harcadığınızda, büyük ihtimalle sorun kendiliğinden çözülecektir. dikkatinizi çekerim, "karşınızdaki insanı" dedim.

çok yeni birşey değil, değil mi sizin için: kadın, insandır ve tıpkı siz erkeklerin olduğu gibi arzuları, istekleri, düşünceleri, hassasiyetleri, kırılganlıkları vardır. kadın, öznesi siz olan değil, kendisi olan bir canlıdır. sizler edilgen bulduğunuz için, istediğiniz zaman özne, istemediğinizde çöpe atabileceğiniz, arzularını, düşüncelerini, hassasiyetlerini görmezden gelebileceğiniz nesneler değildir kadınlar. bir ilişkiye girdiğinizde, bağ kurmayı, sevilmeyi, şefkat görmeyi, bağlılığı, güvenilmeyi, etkilenmeyi, pohpohlanmayı, canınız çektiğinde sevişmeyi istediğiniz ve bunlar karşılanmadığı taktirde arıza çıkarmayı bildiğiniz gibi, karşınızdaki insanın beklentilerini de ciddiye almanız gerekir. çünkü ilişki kurmak demek iki kişilik bir işteş fiildir ve iki öznesi vardır ve istemediğinizin farkındayız ama iki insan bir araya gelince, birbirlerine karşı bir takım sorumlulukları vardır; en başta iletişim kurmak gibi. sizin duvarlarınızın, korkularınızın, yaşanmışlıklarınızın sorumlusu sizsiniz ve gerekirse bunları aşmak için çaba sarfetmek de sizin sorumluluğunuz; bunu hiç bir kadın veya erkek kişi sizin yerinize yapamaz. ve bir şey daha, kadın, sizin beklentilerinizin kölesi değildir. bu nedenle önce kafanızın içindeki erkekle yüzleşin, farkındasınız ya da değilsiniz, yaşam boyu öğrendiğiniz kodlarla hareket ettiğinizin ve erkek olarak elinizdeki erki kullandığınızı kabul edin, kendinizle yüzleşin: sokaktaki herhangi bir adamdan hiç bir farkınız yok!

ikinci yöntem daha da basit aslında: kendini özne olarak gören bir kadınla beraber olmayın. çok basit. kendinize arada sırada sevişeceğiniz bir "fuck buddy" bulun ve sorunlarınız ortadan kalksın. zaten bir ilişki yükü taşımak istemeyen insanların çooook çok önce buldukları çözümdür bu. siz de yapın, çekinmeyin.

ama olur mu? siz hem güzel, hem belli bir karizması olan, yer yer mistik, yer yer agresif, genel olarak muhalif, entellektüel olarak kapışmak istediğinizde size cevap verebilen, mümkünse eteğinde çeşit çeşit öyküleriyle hayatınızı renklendirecek, iyi müzik dinleyen, hem şefkat gösterecek, hem iyi sevişecek, hem kendi ayakları üzerinde durmayı öğrenmiş, kendi dünyasını kurmuş bir kadınla olmak istersiniz, size böyle bir kadın yakışır. "hem klasik bir ilişki" kurmak istemezsiniz, ama hem de klasik bir ilişkiden beklenen herşeyi beklersiniz. hem sizin gibi sorgulasın ama kendini özne hissetmesin ve bir özne olmanın gerektirdiği gibi konuşmasın. hem aşık olsun, doyamasın, ama hem de bunu göstermesin. hem özgür olsun, hem de bağlı olsun. bütün isteklerinizi karşılasın, ama hiç bir talebi olmasın.

siz ne olduğunuzun ve istediğinizin farkında mısınız? bir kadının kendini ifade etme çabasına dırdır diyerek, karşınızdaki insanı nasıl aşağıladığınızın, nesneleştirdiğinizin, kişiliğini yoksaydığınızın farkında mısınız? bu söylemle hareket ederek, farklı olduğunuzu, evrimleşip sıyrılmış olduğunuzu sandığınız bütün o "erkek" güruhundan hiç farklı olmadığınızın? bu nesneleştirmenin, yeşerttiğiniz öfkeyi tutmak ve yutmak zorunda kalmanın nasıl bir şiddet olduğunun farkında mısınız peki? peki yukarıda saydığım bütün bu özelliklere sahip olmanın getirdiği, kendi kendini evriltmek için harcanan çaba sürerken, toplumsal cinsiyet rollerini bir yandan reddederek ve bu reddedişin toplum tarafından sürekli yargılanmak-eleştirilmekten tutun sözlü-fiili tacizlerine cevap verirken, bir yandan kendi içinde öğretilmiş kalıpları keşfedip kırmaya çalışarak kişinin zaten kendine belli oranda uyguladığı şiddeti nasıl üçe beşe katladığının? an gelip, bütün bu çabaları sorgulamak zorunda kalmanın ağırlığının?

şu sözü arkadaşlarımdan ben çok duydum: "önce kadınlığını bırak, insan ol."

şimdi ben size diyorum: önce erkekliğinizi bırakın, insan olun!




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder